Doğukan Kahyaoğlu, Semih Çiftçi, Lütfü Esmer, Deniz Yurtsever, Emrah Eser.
Bu gençlerin hepsi, yeni yılın ilk on günü içinde, askerliklerini yaparken ve çoğunluğu terhislerine kısa bir zaman kalmışken 'intihar' etti.
Tırnak içinde intihar, zira aileleri çocuklarının intihar ettiklerine inanmıyor. İnanmamak için de elde yeterli veri var aslında. Örneğin Van'da askerliğini yapmakta olan Emrah, ölümünden dört gün önce facebook'taki sayfasına "Geri dönmem için sadece 48 gün kalmış. Yani şafak 48" yazmış.
Çanakkale'de askerliğini yaparken, terhisine sadece üç hafta kala hayatını kaybeden Deniz'in ailesi de evlatlarının intihar etmediğini düşünüyor.
Urfa'da askerliğini yapan Semih'in ailesi de bir intihar vakasının söz konusu olamayacağı görüşünü savunuyor. Aile, oğullarıyla son konuşmalarında ruh halinin iyi olduğunu, Semih'i öldüren merminin de kafasının arkasından sıkıldığını ve bu yüzden failin de bir başkası olduğunu iddia ediyor. İntihar ettiği söylenen askerlerin büyük çoğunluğunun Kürt olması da ayrı bir soru işareti yaratıyor... Askerî yetkililerse tüm bu ölümlerin intihar olduğunu belirtiyor.
Bu ölümlerin hepsinin veya bazılarının gerçekten intihar olması mümkün. Ancak buradaki esas meseleyi, TSK'nın kendi bünyesinde gerçekleşen ölümlerin şeffaf bir biçimde soruşturulmasına izin vermemesi oluşturuyor. Otopsiye ailenin önerdiği bir doktorun girmesinin engellenmesi ya da soruşturmanın içeriğinin denetime açık bir biçimde yapılmaması gibi...
Geçtiğimiz yıl, Doğan Özkan adlı bir vatandaş, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'ndan yararlanarak, geçen altı ayda kaç askerin öldüğünü TSK'ya sormuştu. Ancak TSK "Talebinizin Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında olduğu değerlendirilmiştir" diyerek bilgi vermeyi reddetti. Bunun üzerine, Taraf'tan Tuğba Tekerek, Britanya ordusunda geçtiğimiz yıl ölen askerlerin dökümünü istedi. Britanya ordusu, istenilen bilgileri kısa süre içinde Tuğba'ya istediği bilgileri vermişti. Aradaki farkı takdirinize bırakıyorum.
No comments:
Post a Comment